Haber

Tehlike kapıda! art arda bildirim

Doğa Derneği, ‘Türkiye’de Tehlike Altındaki Sulak Alanlar’ başlıklı çalışması kapsamında bugüne kadar 20 sulak alanda yaşanan sorunları ortaya çıkardı. Doğa Derneği’nin Türkiye’deki tüm sulak alanları kapsayacak şekilde devam eden çalışmaları kapsamında Marmara, Seyfe, Tuz, Kulu, Burdur, Eğirdir, Manyas, Azap, Uyuz, Van, Uluabat, Mogan, Beyşehir, Bafa ve Sıralı gölleri ve Yüksekova’da, Hürmetçi ve Belevi sazlıkları, Bargilya Tuzlası ve Kastabala Sulak Alanı’nın sorunlarına dikkat çekildi.

YANLIŞ SU VE TARIM POLİTİKALARI

Doğa Derneği’nin Türkiye’de nesli tükenmekte olan sulak alanlara dikkat çektiği araştırma çalışmaları hakkında bilgi veren Sulak Alanlar Koordinatörü Burçin Yaraşlı, ülkemizde kuraklığın etkilerinin arttığını, Anadolu’daki sulak alanların yanlış su ve tarım politikalarıyla yok edildiğini söyledi. yarım asırdır. Ulusal Su Planı verilerine göre, su kaynaklarının yüzde 74’ü tarımsal sulama, yüzde 13’ü içme-kullanma ve yüzde 13’ü sanayi için kullanılmaktadır.

TEHLİKEDE OLMAYAN SULANAKLAR TAMAMLANMAK ÜZERE

Sulak alanlar; Fırtına, sel ve kıyı şeridi erozyonunun etkilerini azaltan, yer altı su depolarını dolduran ve suyu doğal yollarla filtreleyen özellikleriyle kritik öneme sahip olduğunu belirten Yaraşlı, “Anadolu’daki tüm sulak alan ekosistemlerinin var olma hakkı anayasal olarak güvence altına alınmalı. . Verilere göre Türkiye’de 14’ü Ramsar, 59’u Ulusal Önem ve 32’si Yerel Öneme sahip olmak üzere toplam 105 sulak alan bulunmaktadır. Türkiye’de tehlike altında olmayan sulak alan yok denecek kadar azdır. Türkiye’de sulak alanların yok olmasıyla ilgili bir yayın hazırlıyoruz. Son 60 yılda kaybedilen sulak alan alanı 2 milyon hektara, yani Marmara Denizi’nin yaklaşık 1,5’u büyüklüğünde.

20 TEHLİKELİ SULANMA ALANLARI

Derneğin yaptığı çalışmada tehlike altındaki 20 sulak alan şu şekilde sıralandı;

YARIŞ GÖLÜ: Stigma, flamingo, güneş, su kuşları, kaşıkçı ve deniz mavisi gibi birçok su kuşu vardır. Etrafta aktif olan çok sayıda mermer ocağı ve su yönetimindeki yanlış uygulamalar buradaki yaban hayatını tehdit ediyor.

BAFA GÖLÜ: Su kuşları üreme alanı. Çevresindeki sazlık ve bataklıklarda nesli tehlike altında olan saz kedisi, su samuru, yaban domuzu, tavşan, kirpi, çakal, tilki, porsuk, sansar ve gelincikler yaşamaktadır. Büyük Menderes nehri kanalının akış rejiminin değişmesi, kuraklık, tarımsal atıkların neden olduğu kirlilik ve kaçak avlanma göldeki yaşamı olumsuz etkiliyor. Gölü besleyen su kaynaklarının bulunduğu Latmos Dağı’nda hızla artan madencilik, göl ve çevresini olumsuz etkiliyor.

HÜRMETÇİ SAZLIK: Burada görülen su kuşlarından bazıları, yeşim atlarıyla ünlü koruma altındaki kızkuşu, kuğu, büyük ak balıkçıl ve çamurcundur. Sazlıkların çevresindeki köylerde manda yetiştiriciliği değerliydi. Ama inşaat tehdidiyle karşı karşıya. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi sulak alanı işgal etmektedir. Buradaki habitat çeşitliliği ve yaşamı yok ediyor.

BEYŞEHİR GÖLÜ: Göle sonradan aşılanan çeşitlerden biri olan suak, göldeki yerli çeşitleri yok ediyor. Bu çeşitler göle ulaşan dere ve pınarlara kaçarak yaşamlarını burada sürdürmeye çalışırlar. Gölü besleyen yüzey ve yer altı sularının kullanılması nedeniyle su seviyesi önemli ölçüde düşmektedir. Yerleşim yerlerinden boşaltılan atıklar ve tarım alanlarından kaynaklanan sızıntılar ile kirlenmektedir.

MOGAN GÖLÜ: Kuşlar için değerli bir üreme, barınma ve kışlama alanı. Nesli tükenmekte olan dik ördek, pasbass puck, yaban ördeği, taraklı, alaca doğan ve levrek bölgede gözlemlenen çeşitler arasındadır. En büyük sorunlardan biri inşaat ve yaşam alanı kaybıdır. Yasadışı balıkçılık, rekreasyonel faaliyetler, sazlık kaldırma ve su rejimine müdahaleler buradaki yaban hayatını olumsuz etkilemektedir.

BARGİLYA TUZU: Terkedilmiş Tuzla olarak da bilinen sulak alan, sivri uçlu pelikanlar, küçük karabataklar, büyük ak balıkçıllar, flamingolar ve kartallar gibi kuş türlerine ev sahipliği yapıyor. Bölge su rejimine müdahale, turizm baskısı ve yapılaşma tehdidiyle karşı karşıyadır. Alanın bütünlüğü içinden geçen bir yol ile bozulmuştur.

ULUABAT GÖLÜ: Bölgede gözlemlenen çeşitler arasında dünya çapında nesli tehlikede olan elma başlı sürü, nesli tükenmek üzere olan sivri uçlu pelikan, su tavuğu, pas-levrek patka, büyük ak balıkçıl ve küçük karabatak bulunmaktadır. Beyaz pelikanların Avrupa’ya göç yolculuğu sırasında değerli bir beslenme ve dinlenme noktasıdır. Çevresindeki yapılaşma ve sanayileşme, yeraltı sularının çekilmesi ve kirlenme sulak alan habitatını ve biyoçeşitliliğini olumsuz etkilemektedir.

VAN GÖLÜ: Dikkuyruk ve uluyan kuş türleri dünya ölçeğinde tehlike altındadır. Van Gölü martısı, küçük kerkenez, turna ve balaban gibi kuş çeşitleri gözlemlenen öncelikli çeşitler arasındadır. Nesli tükenmek üzere olan inci kefali için nadide bir yaşam alanı. Arıtma tesislerinin yetersizliğinden kaynaklanan kirlilik, tehditlerin başında gelmektedir. Evsel ve endüstriyel atıklar, taş ocakları, kuraklık, yol yapımı, kıyı ve sazlık alanlardaki inşaatlar, göl havzasındaki HES’ler ekosistemi ve biyolojik çeşitliliği olumsuz etkilemektedir.

BELEVİ SAZLIK-LAK: Değerli bir tatlı su ekosistemi ve büyük bir bölümünü kaplayan sazlıklar, göldeki türler için beslenme ve üreme olanağı sağlıyor. Pelikan Nesli tükenmek üzere olan sivri uçlu pelikan ile levrek, karabatak, karabatak, sansar gibi kuşlar bölgede gözlemlenebilir. Kirlilik, çöp ve moloz yığınları, mermer madenciliği ve avcılık göldeki yaban hayatını tehdit ediyor.

KASTABALA SULANAĞI: Kızböcekleri için değerli bir alandır ve balıkçıl, balaban, turaç, yaz atmacası ve kara atmaca gibi kuşlar görülebilir. Yalıçapkını, alaca yalıçapkını ve İzmir yalıçapkını olmak üzere üç yalıçapkını türünün bir arada gözlemlenebildiği Türkiye’deki birkaç bölgeden biridir. Yasadışı avlanma, uygunsuz avlanma yöntemleri, ağaç kesimi ve kirlilik sulak alanı tehdit etmektedir.

ÖLÇEK GÖLÜ: Bir zamanlar etrafındaki ıslak çayırlar ve bataklıklar bufaloların yayılma alanıydı. Mersin balığı, orman tavuğu, bahri, saz kurdu, kızıl atmaca, kara uçurtma, toy kuşu, turna ve kazkuyruğu gibi kuş türleri vardır. Çevresinde kurt, çakal, porsuk gibi göğüslü yabani hayvanlar yaşar. Yanlış su politikaları gölü tehdit ediyor. Sazlıkların yakılması, balıkçılık, kirlilik, avcılık ve yoğun balıkçılık faaliyetleri gölü olumsuz etkilemektedir.

YÜKSEKOVA SAZLIKLARI: Kuşlar, endemik bitki çeşitleri, balıklar ve kelebekler için önemlidir. Turnalardan elma başlılara, ince gagalı martılardan çayır baykuşlarına kadar pek çok kuş türü kaydedilmiştir. Bölge tarım için kurutuluyor ve kaçak kanallar da açılıyor. Yüksekova Bataklıkları’nın yaşamını devam ettirebilmesi için su rejimine yönelik müdahalelerin engellenmesi gerekmektedir.

AZAP GÖLÜ: Azalan kamış kedileri, su samurları, çakallar, tilkiler, porsuklar, karakulaklar ve kirpilerin yaşam alanı. Bölgeye yönelik başlıca tehditler, tarımsal faaliyetler için su rejimine müdahale, zehirli kimyasalların kullanımı, avlanma, göl çevresindeki trafik hattında vahşi hayvanların öldürülmesi ve gölü besleyen Latmos Dağı’ndaki madencilik faaliyetleridir.

MANYAS GÖLÜ: Nesli tükenmekte olan boynuz, çamurbalığı ve süt otu gibi kışlayan kuşlar, tepeli pelikan, karabatak ve denizatı burada üreyen türler arasındadır. 1968 yılında Tansu Gürpınar’ın geliştirdiği fikir sayesinde dünyada ilk kez pelikanlar ağaçlar üzerinde hazırlanmış platformlarda ürerler. Böylece Manyas bir kuş cenneti olarak sesini dünyaya duyurdu. Kirlilik ve su rejimine yapılan müdahaleler Manyas Gölü’nü tehdit ediyor.

EĞİRDİR GÖLÜ: Kışı gölde geçiren su kuşu türleri arasında nesli tükenmekte olan elma başlı alacalı, küçük batağan, Macar ördeği ve tepeli alacalı bulunuyor. 1950’li yıllardan itibaren Eğirdir Gölü’ne bırakılan yabancı balık türleri, gölün doğal otçul endemik balık türlerini yok etmiştir. Kontrolsüz sulama suyu alımı, su kaynaklarının azalması, kirlilik ve yapılaşma başlıca tehditlerdir. Gölün yaşamı için yanlış tarım ve su politikaları bir an önce değişmelidir.

BURDUR GÖLÜ: Nesli tükenmekte olan kaz kuyruğunun dünya nüfusunun yüzde 70’inin kışladığı bir alandı. Endemik Burdur dişli sazanı gibi birçok iç balığa ev sahipliği yapan göl her geçen yıl küçülüyor. Gölü besleyen dereler üzerine yapılan barajlar, yer altı su kaynaklarının çekilmesine neden olan kuyular, yoğun su kullanımına neden olan yaygın sulu tarım ve hayvancılık işlemleri gölü kurutmaktadır. Gölün geri kazanılabilmesi için daha az su tüketen tarımsal üretimlere geçilmesi ve göllere akan derelerin serbest bırakılması gerekmektedir.

KULU GÖLÜ: Bir zamanlar nesli tükenmekte olan saç kuyrukları için en değerli üreme alanlarından biriydi. Tuz Gölü’nde üreyen flamingoların yavruları için önemli bir beslenme alanı olan göl, ince gagalı martı ve karabaşlı martıların da üreme alanı. Göl, su kuşlarının göç döneminde dinlenme noktasıdır. Konya Kapalı Havzası’nın yer altı ve yer üstü kaynaklarının yoğun bir şekilde tarımsal sulama amacıyla kullanılması gölü büyük ölçüde kurutmuştur. Eski haline dönebilmesi için yanlış tarım ve su politikalarından vazgeçilmesi gerekmektedir.

TUZ GÖLÜ: Orta Anadolu’da flamingoların ürediği 2 milyon yıllık göl, gerekli önlemler alınmadığı takdirde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Sanılanın aksine iklim değişikliği sonucu değil yanlış su politikaları nedeniyle kurur. Göl, DSİ’nin baraj ve kanal inşaatları, 300 bine yakın kaçak kuyu ve çok su tüketen tarım uygulamaları nedeniyle kurutuluyor. Konya Havzası’nda sulu tarım uygulamaları devam ederken, tüm havzanın biyoçeşitliliği geri dönülmez bir şekilde yok edilecek ve çevredeki yanlış su ve tarım politikaları değiştirilmelidir.

SEYFE GÖLÜ: Bir zamanlar flamingo, beyaz pelikan ve kılıç gagası gibi kuş türleri için vazgeçilmez bir yaşam alanıydı. Anadolu’daki birçok sulak alan gibi sulama projeleri için kurutuldu. Ulusal ve uluslararası mevzuata göre bir hata yapılmıştır. Göl artık sadece kış aylarında yağmur suyu tutmaktadır. Hem yer üstü hem de yer altı su kaynakları kesildiği için göl ekosistemi artık canlı değil. Özellikle TİGEM’in kullandığı yeraltı sularını tüketen kuyuların gölün geri gelmesi için kapatılması gerekiyor. Drenaj kanalından göle su verilmelidir.

MARMARA GÖLÜ: 2019’dan beri göl ölüyor ve korunmaya ihtiyacı var. Gölün su kaynakları kesilerek kuruyan göl tabanı tarım arazisi haline getiriliyor. Tarımda kullanılan gübre ve ilaçlar toprağa karışıyor. Gölün biyolojik çeşitliliği yok ediliyor. Gölün tekrar hızlı bir şekilde oluşabilmesi için ana besleme kaynaklarından göle su verilmesi gerekmektedir. İlgili kamu kurumları mevcut suyu kullanmak yerine uzun soluklu projelere yöneliyor. Göl acilen hak ettiği suya kavuşmalıdır. Pelikanlar, elma püresi, endemik balıklar ve balıkçı aileleri burada yaşamaya devam etmeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu